Yavşaklığın sıradanlaşması

Geçtiğimiz ay bir arkadaşım, namlı bir sosyal medya ajansına iş görüşmesine gidiyor. Sektörel bir sıkıntıdan bahsedeceğim için ajans ismi vermeyeyim. Görüşme saat 19:00’da. Arkadaşım, trafikten dolayı geç kalma ihtimali ortaya çıkınca  18:55’te ajansı arıyor, az biraz gecikebilirim diyor. Velhasıl 19:05’te ajansta oluyor. Sekreter hanım acil bir toplantı çıktığı için arkadaşla görüşecek kişinin biraz gecikeceğini söylüyor. Tamamdır, sıkıntı yok diyor arkadaş, beklemeye başlıyor.

Derken aradan 15 dakika geçiyor, kimse gelmiyor. Sekretere beklediğini hatırlatıyor tekrar. Sekreter hemen arıyorum tekrar diyor. Aradan biraz daha zaman geçiyor. Arkadaş, 5 dakika içerisinde görüşmeyi yapacak kişi gelmezse gideceğini söylüyor. Sekreter hanım da ilgili kişiye söylüyor falan. Neticesinde 19:40’da arkadaş ajans katındaki asansörün gelmesini beklerken görüşmeyi yapacak kişi beliriyor kapıda. Sekreter hanım, “gitmeden önce dilerseniz bir tanıştırayım sizi” diyor. Allahın selamını almamak olmaz diyen arkadaş, görüşmeyi yapacak hanımla tokalaşıyor. Hanım fazlasıyla şaşırmış, neden gittiğini soruyor, arkadaş da 40 dakikadır beklediğini söylüyor. Daha da şaşırıyor. Sizde hiç olmaz mı böyle acil toplantılar diyor. Acil toplantı olur elbet, böyle bekletme olmaz diyor. Diğer yandan görüşülecek pozisyon sosyal medya departmanının head’liği için. Dolayısıyla görüşmeye giden arkadaşım da onlarca kişiyle iş görüşmesi yapmış biri. Hanım, peki tekrar görüşebilir miyiz başka bir gün diyor, arkadaş bakarız diyor. Aramıyor tabii sonrasında, görüşmüyorlar.

Üstteki örnekte nasıl bir yol izlenebilirdi peki? Misal şöyle bir gidişat bence daha makul olurdu. Görüşme yapacak hanım acil toplantısı çıktığında 2 dakika izin isteyip görüşmeye gelen kişiye “kusura bakma acil bir toplantı çıktı, muhakkak girmem lazım. İstersen bekle şu saatte çıkarım yahut müsait bir zamanını söyle başka bir zaman görüşelim” diyebilirdi. Ki buna söylenecek bir şey de yok. Hanım kızımız da toplantısına 2 dakika içinde gidebilirdi. Fekat böyle olmadı. Çünkü reklam camiasının üyeleri sömürülmeyi, ezilmeyi, düzenli olarak mobbing’e maruz kalmayı, güvencesizleştirilmeyi ve saygısızlığı işin doğasında var kabul etti, ona rasyoneller uydurdu. İlginç tişört giymeyenlerin alınmadığı kutu gibi mekanlara girebilmeyi, boktan bir jargonla ağzını yaya yaya konuşmayı bir üstünlük belledi. İşçi olduğunu unuttu. Daha kötüsü belki de hiç farkına varamadı. Dolayısıyla örgütlenemedi, birlik olamadı. Görüşmeye çağırdığı birini 40 dakika bekletmenin ayıp olduğuna ayamadı. “Zaten her yerde böyle değil mi?” ile içinde bulunduğu foseptik çukuruna renkli filtrelerle bakmaya başladı. Patronuyla samimi konuşabilmeyi kazanım saydı. Gece 12’de işten çıkınca taksi parasını ajansın ödemesini lütuf kabul etti. Velhasıl eşeklik baki kaldı.

Bak misal burada güzel bir örnek var: Bir reklam ajansı araştırması: süper insan mı, düz köle mi? 

Velhasıl, yavşaklık sıradanlaştı. İnsanlar nefret ettiklerine dönüştü ama fark edemedi.

Yavşaklığın sıradanlaşması” üzerine bir yorum

  1. Ben geçenlerde buna benzer bi olayı LC Waikiki’de yaşadım. Maille randevulaşıldı. Ben caddebostan’dan kalkıp Bağcılar’a gittim. Arabam, motorum yok 4-5 araç değiştirip iki, iki buçuk saat gibi bir sürede görüşme yapacağım yere tam zamanında vardım. Kapıdaki danışmana söylediğimde görüşmemin olmadığını söyledi. Yukardan birilerini aradı. O birileri saat 13:30’da görüşmenin olduğunu fakat görüşecek kişinin de dışarda olduğunu söyleyip üstün körü aktif çalışıp çalışmadığımı sordu. Duruma göre ayarlama yapacakmış. Başvuruyu geri çektim. Eve vardığımda oturup ilgili ve ulaşabileceğim kişilere yaptıkları ile ilgili mail attım, kariyer.net sitesinden durumu şikayet ettim. Sonuç mu? Tabi ki bişi olmadı. Çünkü yavşaklık sıradanlaştı ve insanlar nefret ettikleri şeye dönüştüler.

designerk için bir cevap yazın Cevabı iptal et